MUSTAFA KARABAĞLI: "Savaşı çılgınlar kazanır!"

İzmir’in önde gelen sanayicilerinden, İAOSB Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, Egedesonsöz’e konuk oldu. Gazeteciler Fatih Yapar, Ender Aldanmaz ve Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Karabağlı, ülke ve kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Karabağlı, İsrail-İran savaşından sanayicinin durumundan yeni yatırımlara kadar çok geniş bir yelpazede görüşlerini bildirdi. Karabağlı, ekonomide yaşanan olumsuzluk sebebiyle yatırımcıların zor bir sınavdan geçtiğini belirtti ve Türkiye'de yatırım yapmaktan vazgeçilmemesi gerektiğinin altını çizerek şu vurucu cümleyi söyledi:

"Savaşı çılgınlar kazanır"

İZMİR DE SAVAŞTAN NASİBİNİ ALACAK, ALIYOR DA…

İsrail-İran savaşının ekonomiye olumsuz etkisinin mutlaka olacağını belirten Mustafa Karabağlı, sanayicinin yatırım iştahının pek olmadığını söyledi:

"Bu savaşın ülkemizi de İzmir’i de etkilememe şansı zaten yok. Globalleşen dünyada ayrışmaya doğru gidiyoruz. Böyle bir dünyada bir sanayicinin tedirgin olmama ihtimali yok. Bir yatırımcının da bunu dikkate almama, yatırımlarını planlamama, ekonomisini yönetmeme şansı da yok. En büyük gösterge, borsalardır, görüyoruz sonuçlarını. Savaşa çok yakın bir bölgede olmamız, artı İran’la komşu ticaretinin önemi, başka önemli unsurlar. İsrail ile ilişkilerimize gelince. Her ne kadar fikir olarak çok ayrışsak da ticari ve teknolojik olarak ayrışmadığımız taraflarımız var. Dolayısıyla savaş nedeniyle belki kopmalar yaşanacak ve bu da Türkiye açısından bir dezavantajdır. Savaşın tahrip etmediği, hele hele o bölgedeyse, tahribatın olmadığı bir ülke olamaz. İzmir de bundan nasibini alacak, alıyor da. Her şeyden önce savaştan ticaret hayatı etkileniyor. Turizm etkileniyor. Bu yaz döneminde ülkemize gelecek turistin bir kısmının, eğer savaş kısa sürmediği takdirde Türkiye’yi tercihi söz konusu olmayacaktır.Herkes alacağını aldı, bu işi kapatalım denirse, o zaman savaşın gerginliği sönümlenir, o zaman işler rayına girmeye başlar. Devam ederse, Türkiye, turizmde de olumsuz etkilenecektir."

PARADAN PARA KAZANMA, DAHA HAKİM DURUMDA

"Yatırımlar, ticaret erbabı bu savaştan ciddi anlamda etkileniyorlar. Ülke ekonomisi şu anda zor bir dönemden geçiyor. Üstüne üstlük ekonomik sıkışmışlık hala devam ediyor. Bir de bunlara savaş senaryoları eklenince, yatırımcı fren yaptı. Geçmişte Irak savaşı oldu ve bizim Irak’la ticaretimiz, aradan geçen onca yıla rağmen eski durumuna gelmedi. İzmir’e baktığımızda son 6 aylık dönemde sanayicinin yatırımdan uzaklaştığını, inşaat sektörüne yapılan yatırımların iyice durağanlaştığını, yeni projelere başlama cesaretinin kalmadığını, yatırım iştahının pek olmadığını görüyoruz.Sanayici olarak ben bile, bazı yatırımları yapmayı kafama koyduğum halde o yatırımı yapıyorum ama iştahla yaptığımı söylememem. Faizlerin yüksek seyretmesi, paradan para kazanmanın daha hakim görüş haline gelmesi, alışkanlık haline gelmesi, önümüzde bir engel olarak duruyor. İnsanlar ev almaktan vazgeçiyor, araba almaktan, fabrika açmaktan, iş yapmaktan vazgeçiyor; hatta yeni ayakkabı almayı bile erteliyor."

PETROL KRİZİ YAŞANIRSA, TÜRKİYE ENERJİ YATIRIMLARINI HIZLANDIRIR

Savaşın enerji krizine yol açabileceğini, ancak Türkiye'nin gerekli önlemleri aldığını, gerekirse yenilenebilir enerji yatırımlarının artıracağını öne süren Karabağlı, "Petrol denince enerji akla geliyor ama öyle değil. Benzin, motorin, çeşitli akaryakıt türlerinin yanı sıra plastik hammadde, reçine bazlı kimyasallar, endüstride kullanılan başka kimyasal ürünler de bu savaştan etkilenecek haliyle, onların da fiyatlarında artış olacak. Bu durum da maliyet artışına yol açacak. Hürmüz Boğazı’nı kapatarak enerji darboğazı yaratılmaya çalışılıyor. Eğer savaş devam ederse petrol fiyatı artacak ama her türlü şartta yine de artacağını düşünüyorum. Çünkü o bölgede de üretim düştü. Petrol arzının düşmesi, arzın aynı seviyede kalacak olması nedeniyle ister istemez fiyatlar yukarı çıkacak. Maliyetler artacak. Ancak Türkiye’nin bir enerji planlaması yaptığını biliyoruz ve enerji krizi yaşayacağımızı düşünmüyorum. Eğer petrol fiyatları anormal boyutlara ulaşırsa, Türkiye, yenilenebilir enerji yatırımlarını artırır. Yerli ve yabancı çok sayıda yatırımcının, enerji yatırımı için EPDK’ya başvuruda bulunduğunu hatırlatmak isterim. Ben de başvuruda bulunan yatırımcılardan birisiyim" dedi.

SANAYİDEKİ PERSONELİN CİDDİ KISMI TURİZME GEÇİŞ YAPTI

Mustafa Karabağlı, sanayi personelinin önemli bölümünün turizmde çalışmaya başladığını açıkladı:

"Enerji azalmasından bahsediliyor. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde yüzde 1’lik, 2’lik bir azalma oldu. Yüzde 2’yi kimler oluşturuyor? Makine üreten fabrikalar mı azaldı, tekstilde çalışanlar vardı, onlar mı azaldı, yoksa enerjinin yüzde 90’ını tüketen fabrikalar mı azaldı? İstihdamı bol, tekstil gibi, makine üretimi gibi alanlarda azalma oldu. Sanayi kesiminde şu anda işe katılım oranı yüzde 20, 25 oranına düşmüş durumda. Bu, şu demek; çalışan sayısı belki düşmedi ama o çalışanların işe katılımı düştü. Haydi sen yıllık izne çık, sana ücretli izin verelim, deniyor. Ya da haftada iki gün, üç gün gel çalış, deniyor. Sanayi kan kaybediyor. Sanayideki personelin ciddi bir kısmı turizm sektörüne geçiş yaptı."

BİR YATIRIMI BİR ŞEHİRDEN ÖTEKİNE TAŞIMAYI DOĞRU BULMUYORUM, SAVAŞI ÇILGINLAR KAZANIR

Mustafa Karabağlı, "Yatırımcılar, yatırımlarını artık yurtdışına yapmaya başladı. Türkiye'de yatırım yapmak çılgınlık olarak kabul ediliyor. Sizin için de ülkemizde yatırım yapmak çılgınlık mı?" sorusuna net yanıt verdi:

"Savaşı çılgınlar kazanır. O yüzden de çılgın olmak lazım. Bizim en büyük çılgınımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çılgınlık, esasında sanayicinin ruhunda vardır. Yatırımları çeşitlendirmek, doğru coğrafyalara yayılmak ve serpiştirmek, rasyonel bir yatırım anlayışı ve doğru bir ekonomik bakış açısıdır. Fakat ben şunu yadırgıyorum; diyelim ki İzmir’de yatırımı olan bir yatırımcı, onu başka bir şehre taşıyor. İşte ben bunu kabul etmiyorum, bu bizim işimiz değil. Bu olmaz, olmamalı. Bizim içimizde bir çılgınlık duygusu var ve o yüzden sanayici, bu ülkeye yatırım yapar. Yatırımlarımızı çeşitlendirebiliriz Tüm yatırımlarımızı İzmir’e yapmak zorunda değiliz. Ağrı’da, Mardin’de, Van’da, Erzurum’da da yapabiliriz, teşviklerden faydalanabilir, oralarda istihdam yaratabiliriz, bu normaldir. Bunu, yatırımı çeşitlendirmek ve yaymak anlamında değerlendirmemiz lazım. Yok sen buradaki fabrikayı, Van’a taşı, olmaz; Mısır’da gömlek üretmeye başla, olmaz. Yarın Mısır karışır, o zaman ne yapacaksın? Yurtdışına yapılan yatırımlar da çeşitlendirmek adına yapılıyorsa, kabulümdür. İkincisi; yatırım yaptığınız coğrafyada malınızı satmanız lazım. Ben de mesela Almanya’ya yatırım yapmayı çok düşündüm, çok araştırma yaptım. Amacım, malımı Made in Germany imzasıyla tüm Avrupa’ya satmaktı, pazara girmekti. Mesela Çinli Chery, Türkiye’de kurdu tesisini ve biz onu Türk gibi görmeye başladık."

100 YILLIK, 500 YILLIK ZEYTİN AĞAÇLARINI KORUMAK LAZIM

Yeni çıkarılan zeytin alanlarının madencilere açılmasına ilişkin yasayı da değerlendiren Mustafa Karabağlı, "Aşağısı maden, yukarısı zeytin! Sanayi tesisleri, sanayinin kurulacağı yer, tarıma elverişsiz dediğimiz, nispeten yerlerde olmalı. Tarıma daha az elverişli yerler de olabilir, engebeli, dağlık alanlar gibi. Tarım yapmanın zor ve masraflı olduğu yerlerden bahsediyorum. Tarım alanlarına organize sanayi bölgesi kurmaya ihtiyacımız da yok, gerek de yok. Düz ovaya sanayi tesisi kurmayı düşünmemeliyiz. Maden konusu biraz farklı. Madeni yerin altından alıp başka bir lokasyona taşıma şansımız yok. Gelin görün ki, üstünde de zeytin ağaçları var; 50 yıllık, 100 yıllık, 200 yıllık… Şahsi fikrim, tarihi misyonu, geçmişi, yarattığı algısı nedir, ona bakarak karar vermek lazım. Biri gelmiş üç sene önce zeytin fidanları dikmiş. Burasını ne olarak kabul edeceğiz? Bu soruların cevabının bulunması lazım. Bir de düşünün ki, 500 yıllık, 300 yıllık zeytin ağaçları var, tarihi geçmişi var, derinlik oluşmuş, bu ayrı bir kategori. Bu tür zeytin ağaçlarının korunması gerektiğini düşünüyorum. Altında maden de olsa bu ağaçlar korunmalıdır, yaşatılmalıdır. Her ülke, kendi yeraltı kaynakları değerlendirmek, ekonomiye kazandırmak ister. Biz de isteriz. Ama bunun için de önümüzdeki zeytin gibi başka değerlerden de vazgeçmeyelim. 500 senede oluşmuş oradaki habitadı yok edersek, aynısını oluşturmak için 5 asır gerekir ki bu çok uzun bir zamandır" diye konuştu.

ATATÜRK ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ'Nİ GENİŞLETMEMİZ LAZIM

Atatürk Organize Sanayi Bölgesi İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Karabağlı, bölgenin genişletilmesi anlamında yaptıkları Ankara ziyaretlerini değerlendirdi:

"Yaklaşık 2,5 sene önce, Atatürk Organize Sanayi yönetimi değişti. Ben ve arkadaşlarım seçimi kazandık, göreve geldik. Ben de istişare kurulu başkanı oldum. Kurulda çok kıymetli, duayen 15 kişi var. İzmir’in en damıtılmış, tecrübeli, sanayicilerin bir arada olduğu kurul dersem, abartmış olmam. Eski başkanımız çok iyi işler yaptı, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ni bugünlere getirdiler, kendilerine teşekkür ediyorum. Biz gelince bakış açısı değişti. Bölgede alışılagelmiş hizmetlerin dışında ne yapabiliriz konusunu tartışmaya açtık. Bu arazi, o tartışmalar sonucu ortaya çıktı. Atatürk Organize’de arsa kalmadı. Sanayiciler bize geliyorlar, diyorlar ki, çok ileri teknoloji üreten fabrika yapmak istiyoruz, savunma sanayisine füzenin şu parçasını yapacağız, bize yer gösterin! Arazi yok, ne yapacağız? Araştırdık ve dedim ki, Çiğli Ana Jet Üssü’nü başka yere taşıyalım, orasını alalım, Atatürk Organize’yi genişletelim! Orası, eğitim uçuşlarının yapıldığı bir yer. Bu konunun görüşmesini birkaç kez yaptık. Sonra, bizim yanımızdaki arazinin, Çiğli Ana Jet Üssü ile bir bütün olmadığını öğrendik. Orasının tapusu Varlık Fonu’ndaymış. Girişimlerde bulunduk. Sayın Valimizin, odalarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın görüşlerini aldık. Ben buna çok yüksek teknoloji diyorum. Diyorlar ki, yüksek teknolojiyi anladık da çok yüksek teknoloji ne demek? Çok yüksek teknoloji, yüksek teknolojiyi üreten teknolojidir. Biz gerçekten oraya çok yüksek teknolojiyi getirebilecek potansiyele sahibiz. Çeşitli kurum ve kuruluşlardan olumlu görüşlerden aldıktan sonra bunu artık resmiyete dökmek için harekete geçtik. Burası, Hava Kuvvetlerinin mania sahasıymış ve onların bize, engel durumu yoktur, yazısı vermesi gereken yer demek. Milli Savunma Bakanlığı’ndan o yazıyı istedik,ama yanlış adrese gitmişiz. Cevap olumsuz geldi. Biz de bu sorunu aşabilmek için İzmir Milletvekili, AK Parti Genel Sekreteri Sayın Eyyüp Kadir İnan’a gittik. Allah var, Eyyüp Bey, İzmir’in sorunlarına, çözüm gerektiren unsurlarına karşı çok duyarlı birisi. Gerekli birimlerle konuşuruz, bunu çözeriz, çözmeye çalışırız, dedi. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüyle bir görüşmemiz olacak. Sanayi Bölgeleri genel müdürlüğüyle de bir görüşmemiz olacak. Milli Savunma Bakanı ile görüşmeye karar verildi. Bir hafta geçmeden, randevular geldi. Milli Savunma Bakanımıza, mania bölgesi konusunu anlattık. Bakan Bey, bunda bir şey yok, bizim için çok kritik bir yer değil, o yazıyı veririz, dedi. Milli Savunma teknolojilerinin o bölgede yer alacağını anlattık. Milli Savunma Bakanımıza, Eyyüp Kadir İnan vekilimize desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Toplam 3 milyon metrekarelik bir alan. Bunun muhtemelen 1 milyon metrekaresi, koruma havzası olacak, 2 milyon metrekarelik alan da parselasyon olacak, bunun da 1,5 milyon metrekare civarında alan da sanayi parselinin doğacağını düşünüyorum. Burası tamamen teknoloji parseli olacak. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, şu an itibariyle 7 milyon metrekare ve parselasyon miktarı da 3 milyon civarı."

YENİ ALANIN İHRACAT POTANSİYELİ 2,5-3 MİLYAR DOLAR OLACAK

Atatürk Organize Sanayi Bölgesi'ne yeni dahil edilmesi planlanan alanın kazanılması durumunda, sırf yeni bölgenin ihracat potansiyelinin 2,5-3 milyar dolar olacağını iddia eden Mustafa Karabağlı, bölgenin körfezi kirlettiği iddialarına da cevap verdi:

"Bizim beklentimiz şu: Bu iş olduğu takdirde orada en az 20 bin kişi istihdam edilecek. İhracat potansiyeli de tahminen 2,5-3 milyar dolar civarında olacak. Bölgenin ithalatının da 1 milyar dolayında olacağını öngörüyoruz. Orası, 2 milyar dolar daha pozitif katkı sağlayabilecek. Şu anda ihracatımız 3,5 milyar dolar, ithalatımız 2 milyar dolara yakın. Dolayısıyla 1,5 milyar dolarlık artımız var. Biz bu projeden çok umutluyuz. Hava Kuvvetleri, olumlu dönüş yaparsa, gerisinin kolay olacağını düşünüyorum. Körfezi kirletme iddialarına gelelim. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, körfezi kesinlikle kirletmiyor. Kendi arıtmamız var zaten. Biyolojik arıtma tesisimiz bitmek üzere. Bu tesis bittiğinde, arıttığımız suyu tekrar kullanmaya başlayacağız. Körfeze bizim bir gram atığımız gitmiyor. Orada dereler var, onlar doğal dereler. Bir o derelere atık enjekte etmiyoruz ki. Çevre Şehircilik, her gün orada denetleme yapıyor. Körfezin kirliliğine gelince… Nasıl temizlenir? Onu ikiye ayıralım; önleyici faaliyet, düzenleyici faaliyet olarak… Önce düzenleyici faaliyette bulunmak lazım, yani kirlenmenin önüne nasıl geçebiliriz, onun çaresini bulmalıyız. Maalesef Büyükşehir’in yaptığı arıtmanın tek yerde toplanması, üstelik yağmur suyuyla kanalizasyonun birbirine karışması, büyük hataydı. Yağmur yağdığında arıtma bu yükü kaldırmıyor. Haliyle aşırı yüklenmede borular patlamasın diye körfeze deşarj ediliyor, çünkü o kadar suyu arıtacak hali yok tesisin. Kanalizasyonla yağmur suyu kesinlikle ayrıştırılmalı. Arıtma tesislerinin çeşitlendirilmesi lazım. Tüm yükü Çiğli’deki tesise yüklememek, çeşitli bölgelere yükü paylaştırmak gerekiyor. Önleyici faaliyet olarak da deniz dibini taramak lazım. En azından bir taze su sirkülasyonunu doğru bir şekilde sağlamak zorundayız. Bunlar olursa körfezin kurtulması mümkün olabilir. Mutlaka bir akıntı yaratmak zorundayız."

İZMİR, BANA GÖRE KÜLTÜR KENTİDİR

"Bir sanayici olarak kentin geleceğini nasıl görüyorsunuz?" sorusuna, Karabağlı'dan şu yanıt geldi:

"Ben şahsen İzmir’in geleceğini parlak görüyorum. Çünkü bize göre İzmir, Türkiye’nin yüzü batıya dönük aydınlık bir kentidir. İzmir’in böyle bir şansı var. Batı Türkiye'ye baktığında kendini en yakın, en çağdaş yaşam anlayışı olarak gördüğü kent, İzmir’dir. Levantenler, Yahudi toplulukları burada yaşamışlar. İzmir çok ciddi anlamda batıdan göç almış bir şehir. Selanik’ten, Girit’ten, Yugoslavya’dan, Bulgaristan’dan çok gelen oldu. O yüzden de bu karma kültürü, aslında her inanca, her kültüre kucak açacak bir potansiyele sahip. Bu da İzmir için ülkemiz için bir fırsattır. Peki İzmir ne kentidir? Tarım kenti mi, kültür kenti mi, sanayi kenti mi, turizm kenti mi? Yap ortaya karışık misali bir durum var. Bana göre İzmir, kültür kentidir. İzmir, bu derin kültürün getirdiği avantajı kullanamıyor. Meryem Ana, dünyanın herhangi bir coğrafyasında olsa, Kabe gibi, üç sene, beş sene önceden sıra alırdınız. Biz piknik alanına çevirdik neredeyse… Bunları çok iyi anlatmak lazım dünyaya... Çeşme Turizm Projesi vardı. Bana göre hayata geçirilmesi gereken bir projeydi. İzmir’in önemli bir çekim noktası olacaktı. Havaalanında dış hatlara bakıyorum, in cin top oynuyor. Halbuki inen, kalkan uçakların haddinin hesabının olmaması gerekirdi. Avrupa’da en çok tanınan şehrimiz birincisi İstanbul, ikincisi Antalya. İzmir yok. İzmir’in tanıtımına ihtiyaç var. Burada kurumlara da sorumluluk düşüyor."

İZMİR LİMANI BU HALİYLE ÖZELLEŞTİRİLEMEZ

İzmir Limanı'nı özelleştirme çabalarının sonuçsuz kalmasıyla ilgili görüşlerini anlatan Mustafa Karabağlı, "İzmir Limanı, bugünkü haliyle özelleştirme için cazip değil. Tonajları sınırlı, elleçleme kapasitesi de maalesef sınırlı. Buranın özelleştirilmesiyle ortaya çıkacak ekonomi, orasını işletmeye değecek bir ekonomi olmaz. Nitekim yabancı yatırımcılar da bunu gördükleri için vazgeçtiler. Şöyle adımların atılacağını düşünüyorum. Öncelikle yatırım yapılacak. Belki tabanda tarama yapılıp derinleştirilecek, ağır tonajla gemilerin gelmesi sağlanacak; elleçleme kapasitesi artırılacak ve İzmir Limanı rasyonel işler hale gelecek. Verimliliği, karlılığı artacak. Bu noktaya gelindiği gün, sanayiciler de o limanı değerlendirmeye alacaktır. Tarama yatırımı ağır bir yatırımdır. Özel sektör taramayı yapamaz, devlet yapacak mecburen" dedi.

CEMİL BAŞKAN, İŞ DÜNYASINA AÇIK BİRİSİ

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile Karşıyaka Belediye Başkanı olduğu dönemden beri son derece açık diyaloglarının olduğunu anlatan Mustafa Karabağlı, "Zaman zaman fikir alışverişinde bulunuyoruz. Belediyeler şu dönemde ekonomik olarak büyük sıkıntı yaşıyorlar. Üstelik çok ciddi ücret yükü var. Cemil başkan, diyaloga açık bir insan. İzmir Ekonomik Kalkınma Kurulu’nda çok faydalı işler yapıyor. İş dünyasına açık birisi. Eleştirel yada öneri şeklinde söylemlerde bulunabiliyoruz. İnşallah daha başarılı olur" temennisinde bulundu.

BU YIL 5 BİN ELEKTRİKLİ ARACIMIZI PİYASAYA SÜRECEĞİZ

İzmirli bir sanayici olarak, elektrikli araç üretmeye başladıklarını, bu büyük yatırımı daha da büyütmeyi amaçladıklarını anlatan Mustafa Karabağlı, sanayici kimliği ve elektrikli araç üretimindeki hedeflerini şu sözlerle ifade etti:

"Ben sanayiciyim, yatırımı seven biriyim. 6 yaşından beri sanayinin içindeyim. Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirdim ama sanayiye meyilli oluşum nedeniyle askerlikten ayrıldım. Üniversiteyi bitirince kendi işimi kurdum, 24 yaşındayken… Elektronik mühendisi olduğum için mesleğime yönelik iş kurdum. Elektronik devre ürettik, yazılımlarını yaptık. Akıllı sayaç ürettik. Modern sayaç şirketini sattık. Otomotiv sanayisine girdim. Ülkemizde yaşadığımız bazı olaylar, elektrikli araç üretme planlarımızı ötelememize sebep oldu. 2017’de niyetlendik, erken seçim kararı alındı. Sonrasında covid patladı. İki sene de covid ile geçti. 2,5 senedir otomotiv sektörüyle canla başla ilgiliyiz. Elektrikli araba üretmeye başladık. Hem tasarımı bizim olsun istedik. Teknolojisini geliştirecek Arge çalışmaları yaptık. 75 dolayında Ar-Ge personelimiz var. Çeşitli testler, saha denemeleri yapıyoruz. Yavaş yavaş sonuca yaklaştık. Bu yılın içerisinde arabalarımızı piyasaya sürmeye başlayacağız. Hafif ticari araç üretiyoruz. 250 kilometre ve 450 kilometrelik iki menzilimiz var. Pratik kullanımlı bir araç üzerinde çalıştık. Satış fiyatlarının uygunluğu, manevra kabiliyeti, kullanımındaki basitlik, önceliğimizdi. Markamız, Karluna… Sanayicilik açısından baktığımızda markalaşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kendi markanızı oluşturmak, kabul görmesini sağlamanız çok önemlidir. Fakat enflasyonist ortamda markalaşmak çok zordur. Çünkü enflasyonda paranın maliyeti yüksek oluyor ve dolayısıyla yakın, orta ve uzun vadeli planlar yapmak güçleşiyor. Aliağa’da üç ayrı bölgede yatırımımız var bu işle ilgili. İleride belki otobüs üretiriz, ya da özellikle uygulamaya yönelik kamyonlar üretiriz. Şu anda ticari segmentte araç üreteceğiz. Bu yıl içinde 5 bin, 2026’da 40 bin araç üretmeyi hedefliyoruz. Tamamı elektrikli olacak. Arabanın yüzde 90’ının yerli ve milli olmasını hedefliyoruz."

KAMUOYUNDA, ADAY OLMAM KONUSUNDA TEVECCÜH OLDUĞUNU GÖRÜYORUM

Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanlığı'nın son seçiminde, mevcut Başkan Ender Yorgancılar'a karşı yarışan Mustafa Karabağlı, "Yeniden aday olacak mısınız?" sorusunu yanıtladı:

"Ender Yorgancılar, EBSO’muzda başkandır. Önemli bir görevdedir. Son seçimde ben de yarıştım, iyi de oldu. Sanayici arkadaşlara daha yakın olma fırsatı verdi bana. Seçime daha 1,5 sene var. Planlanmış bir çalışmam yok. Çok ciddi yatırımlarım, projelerim var. Acayip bir iş yoğunluğum var. Bunlar beni yeterince meşgul ediyor. Zamanı geldiğinde adaylık meselesine bakarız. Çevremizdeki arkadaşlarımızla bir yolculuğumuz var. Çevremdeki, hatta çevreme yeni dahil olmuş arkadaşlarımın aday olmam konusunda beklentileri olduğunu biliyorum. Kamuoyunda böyle bir teveccühün olduğunu görüyorum. Daha 1,5 yıl var, biraz daha nefes alalım verelim, zaman yaklaşsın, bakarız. Daha önceden yapılmış zaten bir çalışma var. Beklentiler aday olmam yönündeyse, buna tamamen kayıtsız kalmam, geçmişimle örtüşmez. Dolayısıyla yeri geldiğinde bunlar masaya yatırılır, değerlendirilir. Burada benim için önemli olan sanayici ne diyor, meclis üyeleri ne diyor? Ben ona bakarım. Arkadaşlar soruyorlar bana, aday mısın, diye. Ben de, seçerseniz başkan olurum, diyorum. Aday olmasanız bile sizin adınızı yazarlar, başkan olursunuz. Kamuoyu dediğimiz sanayici ve meclis üyeleridir."

EBSO'DA 'EGE BÖLGESİ' İBARESİ KESİNLİKLE KALMALI, ÇÜNKÜ...

"Kurumun adının Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak kalması meselesine gelince… Bence böyle kalmalı. Çok eskiden Aydın, Denizli, Manisa, Uşak vardı, şimdi herkes kendi sanayi odasını kurdu. Esas melese şudur; Ege Bölgesi Sanayi Odası kavramı ve anlayışı, sadece bir isimden ibaret değildir. EBSO, Türkiye’de sanayi misyonunun ve vizyonunun liderliği yapacak bir isim ve anlayıştır. O yüzden mutlaka kalmalıdır; İzmir Sanayi Odası olarak değiştirilmemelidir. Esas mesele, algıdır. EBSO’nun Türkiye’de bir karşılığı vardır. Eğer yanlışlıkla İzmir Sanayi Odası olursak, Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak oluşturduğumuz algının ve ağırlığının yüzde 70’i anında gider. EBSO olarak ortaya koyduğumuz projeler ve faaliyetler, çok daha kamuoyu ve uluslar arası platformda daha çok kabul görecektir. Türkiye’nin lider sanayici örgütü olmak zorundayız."

Loading